İçeriğe geç

Çarpım tablosu nereye kadar ?

Çarpım Tablosu Nereye Kadar?

İzmir’de yaşıyorum, 28 yaşındayım ve sosyal medyada ne kadar aktif olduğumu herkes bilir. Beni biraz tanıyan biri, fikirlerimi sık sık dile getirdiğimi, konuları sorguladığımı ve özellikle de matematik gibi “kesin” bir konuda bile eleştirel bir bakış açısıyla yaklaştığımı fark eder. İşte şimdi de çarpım tablosunun nerede bitmesi gerektiğini sorguluyorum. Hepimiz öğrendik, öğrendik de… Gerçekten bu kadar mı? Çarpım tablosunun sonuna kadar gitmek, bize ne kazandırıyor? Ya da ne kaybettiriyor?

Çarpım tablosu, bize ilk okuldan itibaren öğretilen ve hepimizin aklında bir şekilde kalmayı başaran temel matematik bilgisi. Ama bu “temel bilgi” dediğimiz şey, bazen o kadar gereksiz hale gelebiliyor ki, bir noktada kimseye fayda sağlamayan bir kitle eğitimine dönüşüyor.

Çarpım Tablosunun Güçlü Yanları: İlk Adımın Önemi

İlk olarak, çarpım tablosunun gerekliliğine dair bir şeyler söyleyeyim. Tabii ki, çarpım tablosu hayatın başından itibaren eğitim sisteminin bir parçasıdır. Çocuklar, matematiksel düşünme becerilerini geliştirirken bu tabloyu öğrenirler. Hani bir anlamda, “ilk adım” diyelim. Bir insanın öğrenmeye başlaması için, bu tip temel bilgiler gerçekten çok kıymetlidir. Çarpma, bölme, toplama gibi işlemleri hızlıca yapmak, zaten hayatın hemen her alanında bize kolaylık sağlar.

Mesela, çarpım tablosunun ilk onlu kısmı… Hadi diyelim ki, 1 ile 10 arasındaki çarpanları öğrendiniz. Sonra? 10’dan sonrasına kadar gitmek gerçekten hala bu kadar önemli mi? Eğitimde bazen çok da gerekli olmayan şeylere takılıp kalıyoruz. O kadar ki, her öğrenciye bir tablet, telefon, akıllı tahta vermekle kalmayıp, çarpım tablosunun eksiksiz öğrenilmesini de “başarı” gibi göstermeye başladık. Ama buradaki “başarı” çok tartışılır.

Çarpım Tablosunun Zayıf Yanları: Her Şeyin Sonu Nerede?

Benim en çok takıldığım nokta, çarpım tablosunun gerçekten de nereye kadar gitmesi gerektiği. Çarpım tablosu, 1’den 10’a kadar çok iyi. Hani, mesela 9×9 hesaplamak akıl karıştırıcı olmaktan çıkar, hatta bir şekilde beyninizin otomatik işlem yapma yeteneğini artırır. Ancak, 12×12, 13×13 gibi sayıları ezbere bildiğimizde, bu matematiksel bilgi gerçekten de hayatımızı nasıl değiştiriyor? Kendisini çok önemli bir beceri olarak algılıyoruz ama pratikte ne kadar işimize yarıyor? Hani, soruyorum: “Gerçekten bu kadarını bilmemize gerek var mı?”

Biraz daha somut bir örnekle anlatayım. Çarpım tablosunun sonları, özellikle de 12 sonrası, 3. sınıf seviyesinden itibaren kimseye bir fayda sağlamaz hale gelebilir. Teknoloji çağındayız, her şeyin bir uygulaması var. Bu kadar karmaşık matematiksel işlemleri cebimizdeki telefonlar ya da bilgisayarlar kolayca yapabiliyor. Bu durumda, gerçekten de 16×17’yi ezberlemek bizim gelişimimize nasıl katkı sağlıyor? Daha da önemlisi, öğrenci bunun ne işe yaradığını gerçekten kavrayabiliyor mu? Çarpım tablosunun sonu her ne kadar 12 veya 13’e kadar gidiyor olsa da, bazı konularda “ne kadar daha ileriye gitmeliyim?” sorusunu sormak bana doğru geliyor.

Çarpım Tablosunu Sorgulamak: Gelişen Zamanın Yansıması

Çarpım tablosu, okullarda hep “kesin doğrular” gibi öğretiliyor. Fakat “kesin doğrular” diye bir şey yok. Bunu anlamam çok zaman aldı. Teknolojinin ve bilgiye erişimin bu kadar yaygın olduğu bir dönemde, neden hala her öğrencinin çarpım tablosunun en ince ayrıntısına kadar ezberlemesi gerektiğini tartışmıyoruz? Sonuçta matematiksel düşünme ve problem çözme becerisi kazandırmak, o kadar da teknik bir konu değil. Bence eğitimde önemli olan şey, işlevsel bilgiye ulaşmak, yeni nesillere teorik bilgiden çok, gerçek dünyada karşılaştıkları problemleri nasıl çözebileceklerini öğretmek.

Yani şöyle de diyebiliriz: Çarpım tablosunun nereye kadar gittiği gerçekten bir soru işareti. Eğitim sistemindeki bu tür gereksiz “beyin yorgunluğu” yaratmak yerine, bu zamanı daha yaratıcı bir şekilde kullanmak gerekiyor. Hangi noktalarda derinleşmeli, hangi noktalarda düzey atlamalıyız, bir kere buna karar vermek lazım. Çarpım tablosunu ne kadar geçeceğimize de, toplumun genel gelişimiyle ilgili kararlar verirken de bu soruları kendimize sormalıyız.

Sonuç: Ezbere Dayalı Eğitim Mi, Yoksa Mantıkla İlerlemek Mi?

Çarpım tablosu meselesi, aslında çok daha geniş bir tartışmanın yansıması. Eğitim sistemimizin temelinde ezberci bir yaklaşım var. Bu yaklaşımdan sıyrılmak, daha eleştirel düşünmeye dayalı bir eğitim anlayışını benimsemek gerekiyor. Çarpım tablosunu ezbere bilmek, toplumsal başarıyı tanımlamak için yeterli değil. Daha derin, mantıklı ve günümüz şartlarına uygun bir yaklaşım gerek. Eğer eğitim sistemi çarpım tablosunu öğretmekle kalıp, sonrasında öğrencilerin kendilerini daha fazla geliştirebileceği alanları açmazsa, bu “kesin doğru” anlayışı da bir noktada anlamsız hale gelir.

Ve ben hala soruyorum: Çarpım tablosu gerçekten nereye kadar gitmeli? Hem kişisel gelişim için, hem de eğitim sisteminin verimliliği için, gerçekten de bu kadar ilerlemeli mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
https://www.tulipbet.online/